Dubrovnik- Avrupa’nın yeni gözdesi

< Mostar-Balkanlar’da bir Osmanlı şehri

16.09.2018

Sabah Mostar’ın biraz dışındaki kampingde uyanıp yeşillikler içinde kahvaltı sonrası Dubrovnik‘e doğru yola çıkıyoruz. Gelirken yaşadığımız hudut kapısı arama macerasının ardından bu defa daha dikkatli bir şekilde gidiyoruz. Yollar genellikle düzgün köylerin içinde geçerken sıklıkla Sırbistan bayraklarını görüyoruz. Dağlara tırmandıkça Hırvatistan’a yaklaştığımız belli oluyor ve bir buçuk saatlik yolculuktan sonra Bosna Hersek – Hırvatistan sınırını kolayca geçip bu defa dağlardan aşağıya denize doğru döne döne inmeye başlıyoruz. Yaklaşık bir saat sonrasında Dubrovnik’te kalacağımız kampinge giriş yapıyoruz.

Dubrovnik civarında şehre en yakın kamping “Solitudo Sunny Camping by Valamar” . Kampingin plajı var. Doğa içinde ve kapıdan biraz yürüyerek ulaşılan otobüs durağından geçen otobüs Dubrovnik’e 15 dakikada ulaşıyor. Hal böyle olunca pahlı fiyatına rağmen bu kampingi tercih ettik. Split’te yaşadığımız park sorunundan sonra şehre arabayla girmeyi göze alamadık. Kamping çok boş ve bakımsız kalmış. Belki de sezon sonu olduğundan…. güzel bir konuma yerleştik… karşımızda Franjo Tudjman köprüsü..

Franjo Tudjman köprüsü

Dubrovnik’e gidişimizi akşamüzerine bırakıp biraz deniz keyfi yapmak istedik. Deniz kenarına inip Adriatik’ in masmavi sularına attık kendimizi. Bu mevsimde deniz biraz serin olsa da bütün yorgunluğumuzu sulara bıraktık. Birkaç saat dinlenmenin ardından Dubrovnik’i keşif zamanı. Planımız Dubrovnik’i gezmeye başlamadan önce şehri güneş batışında görmek.

Dubrovnik tarihi

Adriyatik‘te Ortaçağ ve Barok ihtişamının mavi deniz ile bütünleştiği Dubrovnik, dünyanın en görkemli 10 ortaçağ duvarlı şehirlerinden biri.
Bir zamanlar denizci Ragusa devleti’nin başkenti olan Dubrovnik 443 yıllık Osmanlı egemenliğinde kalmış. 1808 de Fransızlara geçen şehir daha sonra Yugoslavya’nın bir parçası olmuş.
Hırvatistan’ın 1991’de Yugoslavya’dan ayrılışı sırasında çıkan iç savaşta, Sırp saldırıları nedeniyle şehirdeki bir çok  tarihi eser zarar görmüş. UNESCO Dünya Mirası listesinde bulunan şehir 2005 te yapılan restorasyon çalışmaları ile bu günkü halini almış.
Bugün, sağlam ortaçağ surları içinde yer alan aristokrat palaza ve zarif Barok kiliselerle dolu Eski Şehir, her yıl yüz binlerce ziyaretçiyi çekiyor.

Dubrovnik’te güneş batışı en güzel nerede seyredilir?

1-Dubrovnik kale duvarları.
2-Cafe Buza

En çok bu iki yer öne çıkınca biz de bir seçim yapmak zorunda kaldık. Cafe Buza’nın yeri oldukça karmaşık gözükünce….İlk hedef Dubrovnik kale duvarları oldu. Planımız Dubrovnik’i gezmeye başlamadan önce, kale duvarlarının üzerinden güneş batışında şehri görmek.
Pile kapısından kaleye çıkıp 2 km lik turu yapacağız.
Yol tahminimizden biraz daha uzun sürünce koştura koştura kale duvarlarına çıkış noktasına ulaştık. Fakat geç kalmışız 🙁 15 Eylül den sonra duvarlara çıkış saat 18.00 de sona eriyormuş. Maalesef açılış kapanış saatlerine dikkat etmemenin cezası olarak duvarlara çıkamıyoruz.

Dubrovnik kale duvarları açılış kapanış saatleri;

  • Ocak ve Şubat – 10.00 – 15.00  
  • Mart ve Nisan  – 9.00   – 15.00
  • Nisan ve Mayıs – 9.00  – 18.30 pm
  • Haziran ve Temmuz – 8.00  – 19.30  
  • Ağustos – 15 Eylül – 8.00   – 19.00  
  • 15 Eylül– 31Ekim – 9.00  – 18.00  
  • Kasım ve Aralık – 9.00   – 15.00  

Dubrovnik kale duvarları bilet fiyatı

29 Euro, bunu da bilmekte fayda var.

Epey bir hayal kırıklığı yaşasak ta, yılmadan Dubrovnik’te güneş batışının en güzel seyredildiği bir başka yer olan Cafe Buza‘ya doğru koşturmaya başladık. Eğer bulabilirsek muhteşem bir güneş batışı bizi bekliyor.

Cafe Buza dünyanın en iyi manzaralı barlarından biri; burada olmanın en güzel zamanı ise güneş batımı. Dubrovnik’i çevreleyen surların dış kenarında oturup güzel bir içkinin tadını çıkarmak nasıl keyifli geliyor insana.
Barın girişi şehrin uzak bir köşesine sıkışmış basit bir kapı, işaretsiz ve bulunması gerçekten zor. Duvarda delik anlamına gelen Cafe Buža, surlardaki deliğin diğer tarafında kayaların üzerine yerleşmiş bir bar gündüzleri ise plaj olarak kullanılıyor. Bu zor konumundan dolayı bir çok insan burayı görmeden gitse de bulabilenler, ortalama üzerinde ki fiyatlarına rağmen, masaları doldurup dünyanın en çarpıcı konumdaki barın tadını çıkarıyor.

Cafe Buza; Dubrovnik'te en güzel güneş batışı

Cafe Buza; Dubrovnik’te en güzel güneş batışı


Koştura koştura biraz da şansa Cafe Buza‘yı bulduk. Surların kalın taş duvarlarının arkasına geçtik ve orada hayranlıkla dikildim kaldım ve manzarayı seyretmeye başladım. Bar tamamen dolu yer bulamayanlar yanlardaki kayalara tırmanmış, manzaranın tadını denizden çıkartmak isteyenlerde kanolarla aşağıda yerlerini almışlar. Güneş alçalmaya başlayınca ortalık sessizleşti her kez anın tadını çıkartmaya başladı…daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim. Güneş kaybolduktan sonra ise ortam tipik bar havasına büründü.. kadeh sesleri konuşmalar ve kahkahalar birbirini kovalamaya başladı. Artık Gecenin keyfini çıkartma vakti.

Bu akşam şehrin sokaklarına dalıp biraz kaybolmak, biraz keşfetmek ve keyifli bir yemek planlıyoruz…

Eski Dubrovnik’in dar sokaklarında şehrin ana caddesine doğru kıvrıla kıvrıla yürümeğe başladık.

Eski Dubrovnik’in dar sokakları

Yollar bizi Stardun‘a çıkartıyor.

Stradun Caddesi

Eski Dubrovnik’i gezmeye nereden başlarsanız başlayın bütün yollar sizi doğrudan eski şehrin ana caddesi Stradun‘a ulaştırır. Zaten kalabalık sizi oraya çekecektir.
Stradun, Pile kapısından başlayıp Eski şehir limanına kadar uzanıyor ve şehri ikiye ayırıyor. Stradun aslında bir su kanalıymış. Eski Dubrovnik, ilk kurulduğunda ana karadan bu kanal ile ayrılmış bir adaymış. Sonradan 11. yüzyılda bu kanal doldurularak şehrin ana caddesi oluşturulmuş.
Eski mermer taşlarla döşenmiş cadde 50 yıldır sadece yayalara ayrılmış. Pırıl pırıl parlayan taşlar üzerinde yürürken Dubrovnik’in barok mimarisinin zarafeti insanı sarıveriyor.

Stradun caddesinin prıl prıl mermer taşları

Orta çağda buralar nasılmış, insanlar ne yaparmış derken, davul sesleri duyulmaya başladı ve önümüzden dönem kıyafetleri içerisinde askerler geçti. Ne güzel bir sürpriz.
Aslında şehrin girişlerinde nöbet tutan bu askerler nöbet değişimlerine gidiyorlarmış.

Askerleri daha sonra Ploce kapısında nöbet tutarken gördük.

Ploce kapısında nöbet tutan askerler

Caddenin sağında solunda mağazalar ve kafeler sıralanmış. Yolun devamında Limana doğru dönmeden önce Saint Blaise kilisesinin yer aldığı geniş bir meydana ulaşılıyor. Luza Meydanı.

Saint Blaise kilisesi

Saint Blaise kilisesi 1667 yılındaki depremde yıkılan (bazı dokümanlar da yangından yıkıldığı belirtilmiş) kilisenin yerine yapılmış. Venedikli mimar Marino Gropelli tarafından 1706-1714 yıllarında inşa edilmiş. Bir Ortaçağ şehrinin ortasına yapılan kilise, çevresindeki eserleri ezmeden Barok mimarisinin özelliklerini son derece zarif bir şekilde ortaya koyması ile dikkat çekiyor. Mimarın mütevaziliğine hayran kalmamak mümkün mü.

Aziz Blaise, Dubrovnik’in koruyucu azizi olduğu için Dubrovnik’teki çoğu festival Saint Blaise kilisesinden başlıyor veya bitiyor, dolayısı ile şehrin en popüler kiliselerinden biri. Önündeki geniş merdiven ve teras ise etrafı seyretmek, oturup soluklanmak için çok keyifli bir yer.

Saint Blaise kilisesi gün ışığında başka güzel.

Bizde Saint Blaise kilisesinın merdivenlerinde yerimizi alıp Dubrovnik’in gece güzelliğini içimize sindirmeye çalıştık. Yarın gündüz gözü göreceğimiz Dubrovnik gece o kadar güzel ki mutlaka burada en az bir gece geçirmek gerekiyor. Biz burada bir gece derken ikinci geceyi de burada geçirdik…

Dubrovnik Saat Kulesi

15. yüzyılda yapılmış olan saat kulesi 31 metre yüksekliği ile Eski şehrin her yerinden görülebiliyor ve şehrin simgesi haline gelmiş. Her gün öğle saatlerinde şehir çanların melodisi ile çınlıyor.

Cizvit merdivenleri

Roma’daki ispanyol merdivenlerinin bir benzeri olan bu barok merdivenler Dubrovnik’te en çok görülen yerlerden biri. Merdivenler gerçekten çok güzel ve zarif.
Ama bu merdivenlerin bu kadar ünlü olmasında “Game of Thrones” filiminin payı büyük. Filmin en heyecanlı bölümü olan “Wolk of shame” Kraliçe Cersei’nin çıplak olarak affedilmek için dua ederek merdivenlerden iniş sahnesi burada çekilmiş.

Merdivenlerden çıkınca Bošković meydanına ulaşılıyor. Burada bir cizvit kilisesi olan St. Ignatius kilisesini görmek mümkün. Üşenmeyip yukarı çıkmaya değer.

Gece gezimizi meydanda güzel bir yemekle sonlandırıp ertesi gün bu güzel şehri gezmeye devam ediyoruz.

Dubrovnik gündüz bir başka güzel. Yazın sıcağı kırılmış tatlı bir sonbahar güneşinde gezmeye Stardun caddesinden başlıyoruz. Karşımıza çıkan muhteşem yapıları, dar sokakları keyifle geziyoruz.

Dubrovnik Katedrali

Katedral birkaç kiliseninin üstüne yapılmış. İlk kalıntılar 7. yüzyılda ilk Hristiyanların bazilikasına ait. 10. yüzyılın ortalarında, muhtemelen yeniden inşa edilmiş ve bir kubbe eklenerek duvarları fresklerle süslenmiş.
12. yüzyılın ortalarında, orijinal kilisenin duvarlarının etrafına başka bir muhteşem kilise inşa edilmiş. Bu Romanesk Katedral 1667 depreminde yıkılmış ve yeniden restore edilerek 1713 te Katedral bu günkü halini almış.
Katedralin bir diğer adı da Hazine katedrali. Bunun nedeni ise içinde, 11. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar toplanmış, çok kıymetli taşlarla süslenmiş 138 altın ve gümüş kutsal emanetin bulunması.

Marin Držić heykelinin uğurlu burnu

Dubrovnik’e gelen binlerce turist bu ünlü Dubrovnik’li oyun yazarının burnunu tutmasının nedeni, “Burnu ovarsan şans getirir ve gelecekte Dubrovnik’e geri dönersin” gibi bir inanışa dayanıyor. Bende tekrar buraya gelmek istiyorum ve biraz da şans fena olmaz deyip bu kocaman sararmış burnu elliyorum 🙂


Komedi yazarı Dubrovnik’in Shakespeare’i olarak adlandırılan Marin Držić‘in heykeli aslında şehrin bir banliyösündeki duruyormuş daha sonra eski şehirde Marin Drzic tiyatrosunun önündeki yerini almış.

Rektör sarayı – Kültür Tarihi Müzesi

Belediye Binası ile Saint Blaise Kilisesi ve Dubrovnik Katedrali arasında, Dubrovnik’te gördüğüm en güzel mimarilerden birine sahip Rektör Sarayı yer alıyor. Sekürel mimarinin seçkin bir anıtı olan Rektör Sarayı kent yöneticisinin ikametgâhı olarak yapılmış.
Çalkantılı tarihi boyunca Saray bir çok defa bombalama, deprem ve yangınlarla kısmen yıkılmış veya ağır hasar görmüş. Bu yıkımlar sonrasında onarım ve yenilemeleri yapan her mimar, binanın nasıl görünmesi gerektiğine dair kendi görüşünü binaya yansıtmış, bu nedenle günümüzde bu anıtsal yapı mükemmel bir şekilde harmanlanmış benzersiz stil karışımının zarafetini taşıyor. Rektörün sarayı, Barok eklemeler ile bir geç dönem Gotik ve Rönesans sarayı ve Dubrovnik’in göz bebeklerinden..

Saray bu gün Dubrovnik kültür tarihi müzesi olarak kullanılıyor.
Müzede, Dubrovnik sikkeleri, mühürleri, ağırlıklar ve bir saat koleksiyonu ayrıca güzel mobilya örnekleri, portreler, üniformaların yanı sıra çeşitli silah türleri de görülebiliyor.

Müzeler, güzel yapılar dar yollar küçük mağazalar derken günün sonuna geldik güneş yavaş yavaş alçalmaya başlayınca bizde güneşin son ışıklarında deniz kenarında olmak ve şehri denizden görmek üzere eski limana yönlendik.

Dubrovnik eski limanına Rektörlük sarayının hemen arkasında dar bir geçitten ulaşılıyor

Şehri arkamızda bırakıp kale duvarlarının dışına ulaştık karşımızda St. Juan kalesi
Kale duvarları boyunca yürüyüp Dubrovnik’e uzaktan bakıyoruz. Gerçekten çok etkileyici bir şehir ….
St. Juan kalesi ve Dubrovnik

Sıra geldi akşam yemeğine … Bu akşam eski limanda bir balık lokantasında keyifli bir Dubrovnik’e veda yemeği yemeyi planlıyoruz.

Seçimimiz Lokanda Peskarija oldu. Kapalı balık pazarının yanında eski limandaki balıkçı teknelerine bakan hareketli küçük deniz ürünleri restoranı, mütevazi sunumu ve güzel konumu ile bizi kendine çekti. Dışarıda büyük şemsiyeler altında servis yapılırken içeride sıcak bir ev havasında dekore edilmiş salonları var. Yemekler siyah metal kaplarda servis ediliyor. Dalmaçya mutfağının favorilerinden frigane lignje (kızarmış kalamar) ve crni riźot (mürekkep balığı mürekkebinden yapılmış siyah risotto) gibi yemeklerin yanı sıra iki kişilik muhteşem bir deniz ürünleri tenceresi (kılıç balığı, sardalya, kalamar, karidesve midye) çok çekici gözüküyor.
Biraz bekleyip dişarıda bir masaya yerleştik önümüzde St. Juan kalesi arkamızda Eski Dubrovnik…. ne keyif ama 😉

Biz seçimimizi deniz ürünleri tenceresinden yana kullandık. Güzel bir şişe beyaz Hırvat şarbın ile de yemeği taçlandırdık.

Hoşça kal Dubrovnik… en kısa zamanda bir daha görüşmek üzere….

Karadağ yollarında >

———————————————————————————————————————————————-

Gezi sırası
Karavanla Fransa, Dalmaçya kıyıları
14.08.2018 İstanbul- Paris ,  
16.08.2018 Paris,
01.09.2018 Burgonya yemek ve şarap ülkesi
02.09.2018 Burgonaya’nın orta çağdan kalan yüzünü
03.09.2018 Burgonya’da Bağ bozumu
05.09.2018 İsviçre’de küçük bir tur
08.09.2018 İsviçre-İtalya yolu
08.09.2018 Torino
10.09.2018 Verona
11.09.2018 İtalya’dan Hırvatistan’a
13.09.2018 Rovinj – Istra Yatımadası’nın incisi
13.09.2018 Zadar-Doğanın sanat yaptığı şehir
14.09.2018 Trogir
14.09.2018 Split
15.09.2018 Mostar-Balkanlar’da bir Osmanlı şehri
16.09.2018 Dubrovnik
18.09.2018 Karadağ yollarında
19.09.2018 Kosova’nın güzel bir şehri İpek
20.09.2018 Halkidiki-Neos Marmaras

Yorum bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir