Paris

Paris …Paris için ne diye bilirim.. benim için güzel anılar, dostlar, şarap, peynir bazen turist bazen yerlisi olduğum şehir….Yolumu haritaya bakmadan bulabildiğim şehir.

Evet Paris’e bir çok kere geldim, Paris’e gelmek için bahaneye ihtiyacım yok. Her gelişimde başka bir güzellik keşfediyorum.

Paris ile ilgili çok detaylı bir rehber yazmak yerine küçük küçük eklemeler yapacağım bir Paris yazısı hazırlamak daha uygun olur diye düşünüyorum.

Paris’te gezilecek yerler neresi? diye soranlara cevap
Eiffel kulesi, Louvre Müzesi, Notre Dame Katedrali, Seine nehri, Montmartre, Champs Elysees caddesi… vs.

Hepsi çok güzel ve her gittiğimde mutlaka uğradığım yerler. Ama benim en çok sevdiğim biraz da listelere girmemiş yada sonuna kalmış yerler var.

İşte bunlardan biri ; Fondation Louis Vuitton  Çağdaş Sanat Müzesi burası bir sanat müzesi ve kültür merkezidir. Louis Vuitton vakfı tarafından destekleniyor. Fondation Louis Vuitton  Çağdaş Sanat Müzesi ‘nin mimarisi kadar burada açılan sergilerde ilgi çekici. Mimar Frank Gehry tarafından Paris’te Bois de Boulogne içerisinde yapılmış ve 2014 ‘te açılmış.

Mimar Frank Gehry bu binayı tasarlarken bir balıktan esinlenmiş.

Binanın içinde balıklar aydınlanma amacı ile kullanılıyor ve mimarın kendisi tarafından tasarlanmış

Bir başka sevdiğim yer ise sadece hafta sonları açık olana Porte de Clignancourt‘da ki Marché aux Puces.

Paris’te eskicileri

Marché aux Puces yani bit pazarı. Adı bit pazarı ama değişik antikalar ve ilginç eşyalar var, almasam bile bakmaya bayılıyorum. Ama her geldiğimde ufak tefek bir şeyler buluyorum alacak . Burası sadece hafta sonları açık oluyor. Bütün bir günü geçirebildiğim çok keyifli bir yer.

Buraya geldiğimde mutlaka Chez Louisette‘e uğrarım. Burası 1930 lerden beri hiç değişmemiş dekoru ile bit pazarının ara sokaklarında kalmış küçük bir lokanta. Açıldığından beri çok değişiklik göstermemiş dekorasyonu biraz salaş havası ile çok keyifli bir yer. Burayı bulmak biraz zor her geldiğimde bende arıyorun ama en kolayı müzik sesini takip etmek. Edith Piaf şarkılarını onun kadar güzel söyleyen Manuela’nın sesi her yere yankılanıyor. Küçük bir orkestra ve akordeon eşliğinde tam bir fransız havası var. Yemek yemek için biraz fazla gürültülü geliyor bana ayrıca yer bulmakta zor onun yerine barda bir kadeh şarap içip müziği dinlemek yetiyor.

Paris’in olmazsa olmazı Seine Nehri kenarında piknik. Şarap, peynir ve ekmek alınır, nehir kenarına inilir… özellikle güneş batışında Notre Dame manzarası harika oluyor. Eğer karavanlaysak şezlonglar çıkıyor…süper keyif.

Seine nehrinde tekneler

Paris’te yapılması gerekenler listemin başlarında gece Seine Nehri kıyısında yürümek var.

Hava karadıktan sonra Sen kenarında
Paris gece manzarası

Yorum bırak

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir